Huzurlarınızda Men-E-Men Stüdyo’nun yaz tatiline kadar devam edecek olan ikinci sezonunda kaydedilen yirminci bölüm…

Bir süredir dilimizden düşmüyordu, sonunda gerçekleştirdik. Clubhouse’da 14 Şubat akşamüzeri yaptığımız “Men-E-Men – Hep Beraber” sohbet seansının ardından yaptığımız bu samimi sohbetin değerlendirmesiyle başladık bu kayda. 

Ardından kelimenin tam anlamıyla havadan ve sudan konuştuk. Havanın ve suyun hayat için ne kadar önemli olduğunu bizlere hatırlatan olaylar yaşıyoruz.

Sonra mikrofonu  Arter Etkinlikler Koordinatörü Aslıhan Tuna’ya verdik, kendisinden “Arter Yeni ve En Yeni Müzik Festivali 2021 Çevrimiçi Edisyonu” anlatmasını rica ettik.

Sinema ödül törenleri yaklaşıyor, kategorileri ve adayları biraz değerlendirdik, konu bitmedi, geri döneceğiz.

Bu hafta haberlere çokça yansıyan ve genelde Amerika’dan kadın şarkıcıların konu olduğu bazı gelişmeleri konuştuktan sonra, bu haftanın istek parçası 80’lerden geldi. Hem de hikayesiyle birlikte…

Men-E-Men Stüdyo’da söze “90’lar çadırından” eski bir dosta teşekkür ederek başladık. Sevgili Oray Eğin. Yazdığı yazıyla bizi çok onurlandırdı. Duygularımız paylaştık.

Ardından geçtiğimiz hafta değindiğimiz müzik ve spor dünyasında yankılanan gelişmelere dair güncellemeler yaptık.İşler karışıyor.

Biraz gecikmiş olsak da, radyo ve televizyonun en tanınmış isimlerinden Larry King’i harika bir anıyla hatırladık.

Bu haftanın en çok konuşulan olaylarından Super Bowl devre arası şovunu da masaya yatırdık. The Weeknd’in performansı beklentileri karşıladı mı? Super Bowl devre arası reklamları da çok konuşulmuştu bu hafta. Biz de Super Clio’ya uzanan reklamdan ve favorilerimizden bahsettik.

Ve unutmadan… Men-E-Men olarak Clubhouse’da yer almayı planlıyoruz demiştik geçen hafta. Gün netleşti. 14 Şubat’tan daha iyi bir gün düşünemiyoruz.

Men-E-Men Stüdyo’da bu bölüm nasıl başladı ve nasıl bitti anlayamadık. Gündemin sıcaklığı ve konuların yoğunluğundan olsa gerek…

Hemen başlangıçta yepyeni sosyal ağ platformu Clubhouse hakkında konuştuk. Neden bu kadar heyecan yarattığından, nereye evrilebileceğinden söz ettik.

Men-E-Men olarak Clubhouse’da yer almayı planlıyoruz. Sizi de bekliyoruz.

Türkiye’nin en prestijli üniversitelerinden Boğaziçi Üniversitesi’nde yaşanan protestolardan ve nedenlerinden bahsettik, kendi düşüncelerimizi paylaştık.

Müzik dünyasında bu hafta yankılanan ve hepimizin sinirlerini alt üst eden gelişmelere de değindik. Taciz olayları ve ırkçı söylemler yerine keşke müziğin kendisinden söz edebilseydik.

En sonda, Sundance Film Festivali’nin dört kazananı var.

Ve unutmadan… Bize ulaşan ve daha önceki bölümlerde konuştuğumuz aşı ve Brexit gibi konulara dair güncellemeler yapan arkadaşlarımıza da teşekkür ediyoruz. Bu podcast hepimizin eseridir. 😊

Men-E-Men Stüdyo’da bu hafta tam bir izci gibi çalıştık. İzcilerin doğada yaptığı takipçiliği biz de podcast’imizde konuştuğumuz konulara uyguladık.

Covid, aşı, aşıda sınıfsal ayrımlar, İngiltere’deki rekor vakalar, yine İngiltere’nin Brexit yüzünden yaşadığı vize sorunları ile ilgili güncellemelere en başta değindik.

Yeme – içme sektöründeki son haberleri, Michelin yıldızlarından son bilgileri de bu bölümde dinleyeceksiniz. Burada da durumlar karışık.İtirazlar yükseliyor.

ABD’nin yeni başkanı Joe Biden’ın elektrikli araçlar hakkında bu hafta yaptığı ilginç açıklamayı değerlendirdik. 

Bir başka değerlendirme Avrupa’da 2020 müzik gelirleri raporu hakkında oldu. Covid koca bir sektör ve milyonlarca insanı acımasızca kitledi.Sayılar çok çarpıcı

Değişim ve erteleme kararlarının geldiği film festivalleri konusuna da kısaca değindik ve iki güzel öneri ve harika bir şarkıyı hatırlatarak bu bölümü bitirdik.

“Mimaroğlu: The Robinson of Manhattan Island” belgeseli ve “George Best: Hayatımın En Kötü Yirmi Dakikası” kitabı önerileri.

Not: Men-E-Men Podcast’in yeni bölümü ürün yerleştirme ve reklam içermemektedir. İçerdi gibi gelecek ama aslında içermiyor 😊

Nefis bir kayıttı, 21. Yüzyılın 21. yılının 21. gününde saat 21:00’de Men-E-Men Stüdyo’da geçtik mikrofonun karşısına.

Yeni bölümümüzde biraz sıkıntılı konularla başladık, ardından bize de fenalık geldi, daha tatlı konulara geçtik.

Aşı konusunun yaratacağı sosyal problemlerden bahsettik önce, daha doğrusu geçen hafta başladığımız bu konuya biraz güncelleme yaptık.

Bu hafta yayınlanan Küresel Krizler Raporu’ndan da söz açıldı, hareket etmezsek daha doğrusu birlikte hareket etmezsek bizi bekleyen sorunların neler olacağını konuştuk.

Bu noktadan sonra biraz ferahlamamız şarttı, müziğe ve yemeğe geçtik. İngiliz sanatçıların vize konusunda ne kadar tepkili olduklarını ve taleplerini tartıştık. Streaming servislerinden ya da Türkçe deyimle müzik akışı sağlayan hizmetlerden sağladıkları gelirin az olması sebebiyle de tepkili İngiliz müzisyenler. Onu da atlamadık.

Michelin yıldızı ile derecelendirilen ilk Fransız vegan restoranı haberi bu hafta gündeme yansımıştı, Michelin rehberinin tarihçesine hızlıca değindik ve şu aralar kapalı olan restoranlarda yemek yemeyi nasıl özlediğimizi hatırladık.

İstek şarkımız çok güzel bu arada 😊